Powered By Blogger
Tünay Süer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tünay Süer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Kasım 2017 Salı

Depresyon depremi - Tünay Süer

Depresyon depremi - Tünay Süer
Yaşamımızın en büyük düşmanı ne yazık ki depresyon denilen illet…
Depresyon tıpta beyin bozukluğu olarak tanımlanıyor.
Biyolojik farklılıklar, beyin kimyası, hormonlar, kalıtsal özellikler ve yaşam koşulları gibi faktörlerden etkilenirmiş.
Mutsuzluğun sürekliliği, kendine güvenin yitirilmesi, yaşama zevkinin azalması ve karamsarlık şeklinde kendini gösteren sinsi hastalık deprasyon.
2017 Nisan, Dünya Sağlık Örgütü'nün raporuna göre Türkiye'de 3 milyon 260 bin kişi depresyondaymış.
Dünya çapında depresyonda olan kişi sayısı 350 milyona yükselmiş.
Yüzde 80'inden fazlasının düşük ve orta gelir seviyesindeki ülkelerde tespit edildiği belirtiliyor.
“Ülkemizde son beş yılda antidepresan kullanımı 7 milyon kutudan 12 milyona ulaşmış.”
Depresyonu tetikleyen binlerce neden sayabiliriz.
Bunları kısaca anlatmamın nedeni ülkemin bugünkü hali…
Ben bunca insanın bu illete bulaşmasının sebebini en başta emperyalist büyük güçlerin ülkelerin düzenlerini bozmalarına, kendilerini dünyaya hâkim kılacak tek güç yapma egolarından olduğuna inanıyorum.
Gençlerimiz neredeyse okul kapılarında satılan haplarla zehirleniyorlar.
Uyuşturucu trafiği bir türlü kesilemiyor.
Genetiği bozulmuş yediğimiz gıdalar…  Dışardan ithal eder hale gelmişiz.
 İşin acı tarafı 4 mevsimi yaşayan ve dünyanın gözünü diktiği ülkemizde tarım yok edilmiş durumda.
Yine bu güzel ülkemizde kanser ve diğer ölümcül hastalıkların bu kadar çoğalması elbette dikkat çekmektedir.
Ve tüm bunlara Türkiye’yi parçalamak isteyen iç ve dış hainleri  (ABD) katarsak başka sebep aramaya gerek kalmıyor gibi.
Adamlar pişkin…
Güya müttefiklerimiz…
Türkiye’yi parçalamak için her şeyi denediler olmadı…
Şimdi utanmadan PKK ve uzantılarını son model askeri gereçlerle donatarak üzerimize salıyorlar.
Zaten ülkeler arasında dostluktan önce çıkarlar gelmektedir.
Depresyonu tetikleyen etkenlerden önemli olanların teki de iç siyasetimiz, işsizlik, yoksulluk VB…
Ülkemizde son beş yılda antidepresan kullanımı 7 milyon kutudan 12 milyona ulaşmış.
Gazetelerde şu iki günlük bilançoya bakalım.
Türkiye’nin yarısı çıldırmış gibi…
Kadın dayakçı kocadan boşanmaya kalktı, boşanmak istemeyen koca karısına acı çektirmek için 10 yaşındaki öz oğlunu öldürdü.
Zonguldak’ta Türkiye Taşkömürü kurumunda çalışan 3 bin işçi, özelleştirmenin önünü açan torba yasa tasarısını protesto etmek için yerin 170 metre altındaki Madene kendilerini kilitlediler.
735 bin esnaf, 164 bin patron  işini kaybetti…
Van’ın Çaldıran İlçesi’ndeki Üs Bölgesinde teröristlerin kurduğu pusuyu fark ederek silah arkadaşlarına siper olan kahraman şehidimiz, Üsteğmen Mehmet Sakallı’nın baba ocağına ateş düştü…
Hele bir haber var ki beni hem kızdırdı hem de ağlattı. Okumuşunuzdur mutlaka…Ankara’da gözü dönmüş 4 magandanın  tartıştıkları belden aşağı  felç Gazi Astsubay Muzaffer Oktay ve koltuk değneğine mahkum Gazi Uzman Çavuş  İbrahim Kızılkaş’ı ailelerinin gözleri önünde  öldüresiye dövmeleri haberi….
Bu vatan için bedenlerinin bir kısmını kaybetmiş aslan gazilerimize bunu reva görenlerin elleri kırılsın inşallah.
Bunu yapanlar insan olmazlar.
Bunu yapanlar Türk olamazlar…
Ya PKK’ lılardır ya da ABD beslemeleridir.
Bazı gazetelerin 3. Sayfalarındaki kan donduran cinayetleri yazmayacağım artık.
Zira ben de kafayı üşüteceğim bu gidişle.
Güya Antalya’ya biraz hava değişimine ve çok özlediğim ablacığımla, yakınlarıma hasret gidermeye geldim. İstanbul’dan rahatsız çıkmıştım.
Yarın buraya geleli tam 15 gün olacak ve ben bir türlü iyileşemedim.
15 gündür, doktor, hastane ablacığımla dolaşıyoruz.
En son Antalya Araştırma Hastanesi Acil de7saat kaldım. Astım atakları geçiriyormuşum.
Ve maalesef akciğerlerden teki işlevini yapmıyormuş, filan falan.
Nefes alamadığım için çok zordayım. Uyku yok günlerdir.
İçimde Bremen Mızıkacıları var sanki.
Şimdi tedavi görüyorum.
İlaçlarım ağır.
İnşallah iyileşeceğim.
Bu arada sigara mecburi bırakıldı.
Bu yazıyı çok zor şartlarda yazdım.
Kaç kez kalktım oturdum hatırlamıyorum.
Şimdi düşünüyorum.
Toplum olarak ne olacak halimiz?
Ne zaman bu sıkıntılardan kurtulacağız?
Umut ruhun gıdasıdır derler.
İyi şeyler düşünelim ki ruhlarımızı doyuralım…
Yarınlara, mutluluklara doğru yol alalım.

Tünay Süer
7 Kasım 2017

2 Kasım 2017 Perşembe

Diktatör - Tünay Süer

Diktatör - Tünay Süer
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eski danışmanı Ahmet Sever, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın danışmalarıyla ilgili T 24 sitesinde “Erdoğan 36 başdanışmana ne danışıyor acaba? ”başlıklı bir yazı yazmış.
Basında veya televizyonda değişik isimler duyuyorduk.
Yazı ilginç geldiği için merakla okudum.
Ahmet Sever kısaca şöyle diyordu.
 “Geçmişte aynı görevde bulunduğum için, hasbelkader bu konuyla ilgili biraz bilgiye sahibim...
“Daha önceki Cumhurbaşkanları döneminde 5-6’yı geçmeyen başdanışmanlar şimdi 36’ya fırlamış...
 “Aslında bu başdanışmanların önemli bir bölümünün Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ender görüşebildiğini, kendilerine de pek bir şey danışılmadığını düşünüyorum...”
“Erdoğan, şu veya bu nedenle bakan ya da milletvekili yapamadığı isimleri küstürmemek ve yanında tutmak için başdanışman yapmış...”
Ne yalan söyleyeyim ben, 10 -15 kişi tahmin edip,“bu kadar baş danışman olur mu ya” derken, aynen  
Ahmet Sever gibi bakan ya da milletvekili yapamadığı isimleri küstürmemek ve yanında tutmak için başdanışman yapmıştır...”diye düşünüyordum.
Meğer 36 kişiymiş…
Vay canına!
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga TBMM’si Plan ve Bütçe Komisyonu’nda milletvekillerinin sorusu üzerine Külliyede danışman düzeyinde çok sayıda arkadaşımız var.
Başdanışmanların eline  ‘6 bin 400 TL.  Geçtiğini ve uçak biletlerinin dışında başka bir şey ödenmediğini söylemiş.(!)
Genel Sekreterin yanıtı Ahmet Sever’i ikna etmemiş tabi…
36 başdanışmanın sekreteri, makam aracı, şoförü, lojmanı, cep telefonu yok mu? Cumhurbaşkanı ile yurt dışına seyahat eden başdanışmanların 5 yıldızlı otellerde konaklamaları, yeme içmeleri karşılanmıyor mu? Ayrıca, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan bu 36 başdanışmana neyi, ne kadar danışıyor acaba? Her birine 15 dakika danışsa, günde 9 saat eder...”diyerek okurları ile düşüncelerini paylaşmış…
İşte bizim ödediğimiz vergilerden sadece küçük bir bölümünün nerelere gittiğini görmüş oluyoruz böylece…
Buna bir de 1150 odalı sarayın masraflarını katarsak…
                                                                    ***

 DİKTATÖR
Ülkemizdeki siyasi kamplaşmada diktatör sözünü sık işitir olduk.
Diktatör deyince çoğumuzun aklına Hitler,2.Nicholas, Kim-il Sung, Saddam gibi acımasız isimler geliyor.
Peki, diktatör demek çok kötü bir söz müdür?
Küfür müdür?
Hakaretmidir?
Nedir?
Bunların hiçbirisi değil tabi.
Kişilerin anlayışlarına göre de değişik şekillerde tanımlanır.
Mesela, kutsallaştırılmış, yanılmaz ve mutlak güç sahibi bir lider de deniliyor.
Birkaç gün önce CHP Genel başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan AKP Genel Başkanı aynı zamanda  Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik “Faşist,diktatör” demiş  bu sözlerinden ötürü de hakkında soruşturma başlatılmıştı.
Tezcan bugün bir açıklama yaptı.
 “Bir korku rejimi yaratıldı; gazeteci yazmaya, öğretim üyesi konuşmaya, öğrenci sokağa çıkmaya, hâkim karar vermeye korkuyor, savcı yargıya uygun soruşturma yapmaya, siyasetçi konuşmaya korkuyor. Böyle bir Türkiye tablosu yarattılar. Korku düzeninin adı nedir, faşist rejimdir”ifadelerini kullandı.
Türkiye’ye nereden bakarsanız bakın fotoğraf bu…
Aslında, diktatör, Latince dictatura kelimesinden türemiş, yönetimde mutlak güç ve egemenliğin sahibi olan lider anlamına gelmektedir.Latince "emir veren" manasına gelir. Türk Dil Kurumu'na göre ise diktatör, bütün siyasi yetkileri kendinde toplamış kimseye denir.
Yani diktatörlük, devletinin yönetim şeklinin tek bir kişinin elinde olmasıdır.
Tezcan’a neden soruşturma açılmış anlayamadım…
                                                               ***
Diktatörü en güzel anlatan duayen gazetecimiz Bekir Coşkun 19 Eylül 2014 de 
“Diktatörü durdurmak” başlıklı yazısında bakın ne güzel tanımlamış.

Bizler “Diktatör” dedikçe yanlış anlaşılıyor sanki…
Köylüler etkili erkekleri, kadınları beğenip de övdüklerinde “Diktatör” derler…
*
“Emmicem de çok güzel bir diktatör adam idi…”
“Sözünü dedi mi dönmez idi…”
“Ağzını açanı pek de münasip indirir idi……”
“Desene ki diktatör adam idi…”
*
“Yengem?..”
“Yengem de çok güzel bir diktatör idi…”
“Bastı mıydı, yer titrer idi”
“Ha Hüseyin, mavzeri alıp alnından vururum iti der idi…”
“Desene ki diktatör bir karı idi…”
*
Biz diktatör falan dedikçe oyları artıyor…
Peki “zarif adam” desek…
“Centilmen…”
“Hümanist…”
“Kibar…”
“Nazik…”
Bak o zaman da uymadı…
*
Kaç gündür sesi çıkmıyordu, memlekette bir huzurlu sessizlik vardı sanki…
Kafası gözüktü…
Ve saydırdı:
“Edepsiz…”
“Alçak…”
“Adi…”
*
Ne yapıyor derseniz:
New York Times’i kalayladı…
Fitch ile Moody’si kovdu…
Terörümüz az gelmiş gibi Müslüman Kardeşler’i Türkiye’ye davet etti…
Bir bankayı batırdı…
(………)
Hepsi üç günde…
Demek ki ettiği yeminin tersine; kırıp dökme, yakıp yıkma, sayıp sövme huyundan vazgeçmeyecek…
Devlet, yasa, hak, hukuk diye bir şey yok…
O var…
*
Diktatöre boyun eğip katlananlar, tüm olanlardan diktatör kadar sorumludur ve diktatör kadar suçludur…
Bu ülkenin demokratlarının bir görevi var hâlâ…
Diktatörü durdurmak…
                                                                    ***
Kalemine, yüreğine sağlık sevgili Coşkun üstadımın…
Onu çok özledik ve hasretle  bekliyoruz.

Tünay Süer
2 Kasım 2017