Powered By Blogger
ayrilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ayrilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Ocak 2014 Pazartesi

Ayrılık Nedir Biliyor musun ?


Ayrılık ne biliyor musun? 



Ne araya yolların girmesi, 



ne kapanan kapılar, 



ne yıldız kayması gecede, 



ne ceplerde tren tarifesi, 


ne de turna katarı gökte. 



İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi A Y R I L I K! 







FARKINDAMISIN ?


Son günlerde ne kadar da aciz kaldık 
Bize ait cümleler kurmaktan 
Bırak seni seviyorum demeyi, 
Bir günaydını bile çok görür olduk birbirimize 

Tükenen, sevgimiz mi, 
Yoksa, yoksa dilimiz mi varmıyor? 
Ne sen bana iyi misin diyorsun, 
Ne ben sana günaydın 
Farkında mısın? ağzımızı bıçak açmıyor 

Sebepsiz değil yavan kelimelere baş vurmamız, 
Saçlarını bile taramıyorsun eskisi gibi. 
Benimse içimden gelmiyor tıraş olmak. 

Eskiden daha zili çalmadan açardın kapıyı. 
Kokunu taa aşağılardan duydum derdin. 
Özledim derdin. 
Kısar gözlerini, ya sen ya sen derdin. 





Öylece sarılıp kalırdık kapı eşiğinde. 
Kaç gecedir koltuğun bir kenarında uyuyup kalıyorum. 
Öyle arttı ki son günlerde romatizmalarım. 
Adeta kar yağıyor geceleri sol omzuma. 
Sana ilaçlarımın yerini korkudan soramıyorum. 
Ya cevap vermezsen, 
Ya git kendin al dersen. 
Korkuyorum işte, 
Sevginin tükendiğini bilmekten korkuyorum. 



Dün, ilk defa kahvaltı etmişsin beni kaldırmadan. 
İlk defa çayı dün soğuk ve şekersiz içtim. 
Kaç zamandır adımla seslenmiyorsun bana 
Bir tabloyu meydana getiren iki unsur gibiyiz. 
Senin vurdumduymazlığını, 
Benim aksiliğim tamamlıyor. 
Sen ayrı odadan kalkıyorsun, 
Ben taa uçtaki odadan. 
Bir suçlu gibi öne eğip başımızı, 
Öylece geçiyoruz yanından birbirimizin. 
Hiç umursamadan! 



Yok yok bu böyle olmayacak. 
Ya sen aç kıza telefon 
Ya ben bu böyle olmayacak. 
İstersen oğlanları sen ara, 
Onlar seni daha bir severler. 
Kısaca ya ben gideyim, ya sen 
Belki de bir zaman ayrı kalırsak, 
Kim bilir belki de özleriz birbirimizi. 



Bu günleri hiç düşünmeden, 
O hoyrat, o pervasızca harcadığımız, 
Aşkımıza nasıl muhtacım şimdi, nasıl! Bilemezsin. 
Olsun, bir müddet yemeği dışarıda yerim. 
İlaçlarımı masanın üstüne geceden dizerim; 
Parmağıma ip bağlarım falan. 
Ya da istersen ben gideyim. 
Gideyim de nereye. 
Galiba yaşlanmamalı insan. 
Şuç erkek veya kadın olmakta değil, 
Suç dediğim gibi o hoyratça harcadığımız 
yılların bir bedeli olmalı. 


Dün o filmi seyrederken ağladığını gördüm 
Sanma ki fark etmedim. 
Sanki ikimizin son dönemi. 
Ne kadar açığa vursak ta öfkemizi, 
Gem vuramasak ta alışkanlıklarımıza. 
Demek ki bazı şeylerin çok geç anlaşılıyormuş değeri. 
Bir ara gözüm takıldı, saçlarına karışmış akların. 
Benimse kış çoktan oturmuştu şakaklarıma. 



Hatırlar mısın ilk yemeğe çıktığımız günü, 
Nasılda elim ayağıma dolaşmıştı hani, Hatırlar mısın, 
bir mecal kalırcasına gülüğünü, 
Şimdi ise bak yüreğimiz bir mecal. 
Dağ başı yalnızlıklarına mahkum ettik birbirimizi. 
Ne zaman biter bu suskunluğumuz bilmem. 
Ya bir ölüm anı çığlığıyla, 
Sahi ben ölürsem ağlar mısın? 
Bana, bana hiç sorma. 
Düşünmek bile acıtıyor içimi. 
Cam kesiği ağrılara gark oluyorum. 
Hem benim bildiğim önce, 
Erkekler ölür. 
O zamanda sen, 
O zamanda sen kalacaksın yapayalnız. 
Ne yapar, ne edersin bu koca şehirde. 
Kim getirir her sabah o çok sevdiğin, 
Taze fırın ekmeğini. 
Kim sular bahçeyi, 
Kim budar yediverenlerini. 
Ve kim koyar sen daha uyanmadan 
Yastığına o en güzel güllerini� 
Zor değil mi? 
Yaşamın en zor tarafı işte. 
Kolay değil alışkanlıklardan, 
Bir an için vazgeçmek.